Efendi Hazretlerimizin Sohbetlerinden: İman ve Amel-i Salih

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيم

Esselamü Aleyküm! Rabbimin misafirleri! Hoş geldiniz, sefa geldiniz.

Kur’an-ı Kerim’de buyrulur: اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُداًّ

‘‘İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.’’[1]
Cenab-ı Hak, sadece iman edenlerin değil imanla beraber salih amel işleyenlerin arasına muhabbet koyacağını bildiriyor. Bunu kazanmak lazım, birbirimizi sevmek lazım. Müslümanlar birbirlerini sevmeyecek de kimi sevecekler? Allâh için sevgi herkese nasip değil. Bu, iman ve amel-i salihe bağlıdır.

İman ve amel-i salih olmadıktan sonra dünyaya niye gelinir ki? Elhamdülillah Rabbimiz bize hem iman hem de amel-i salih nasip etti, aramıza sevgi verdi. Onun için birbirilerimizi kayırıyoruz. Bu nefeslerimiz bitinceye kadar böyle devam etmeli. Nefeslerimiz bitti mi bir daha iman ve amel-i salih yok.

İmam-ı Azam (Rahmetullahi Aleyh) vefat etti, ruhunun kabzedildiğini anlamadı. Bir anda kendisini Hazreti Rasûlullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in huzurunda sohbet meclisinde buldu. Bir ara ayağa kalktı, gidecek, Hazreti Rasûlullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): ‘‘Ey İmam! Nereye gidiyorsun?’’ dedi. İmam-ı Azam (Rahmetullahi Aleyh): ‘‘Namaz vakti yakınlaştı, abdest almam gerekiyor.’’ diye cevap verdi. Hazreti Rasûlullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):

‘‘Ey İmam! Ahiret alemindesin, burada ibadet emri yok’’ buyurdu. İşte İmam-ı Azam (Rahmetullahi Aleyh) ancak o zaman anladı ki vefat etmiş.

Allâh-u Teâlâ’nın katında ne hatırlı insan ne hatırlı insan… Ya Rabbi! Dünyada da ahirette de bizi onlardan ayırma.

Cenab-ı Hak bize onun mezhebini sevdirdi bütün müçtehidler kıymetlidir lakin o daha kıymetlidir bize. Onun çok kıymetini bilelim. O öyle bir zattır ki abdest alırken ayak parmaklarını sol elinin küçük parmağı ile hilalle menin sünnet olduğunu öğrenince, o zamana kadar bu sünneti tatbik etmeden aldığı abdestlerini makbul saymamış, bu sebepten dolayı kıldığı yirmi yıllık namazını kaza etmiştir. İmam-ı Azam Efendimiz bir sünneti bu kadar büyük tuttu.

Allâh-u Teâlâ sizlere sinemayı, tiyatroyu değil zikri sevdirdi. Hakikaten de zikir ne tatlıdır. Nefis başka şey düşünür, biz ona bakmayalım, biz Rabbimize ve O’nun Rasûlü’nün sünnetine bakalım. Mevla sizi zayi etmedi yine. O’na dua ediyorum. O sizi korur, kaybetmez. Elhamdülillah imanlıyız, İslamiyeti yaşıyoruz, rızıklarımız helalinden temin ediliyor. O mektepler kötü yerlerdir, İslamiyetin inadına yapılmıştır. Sevilecek şey Kur’ân-ı Kerim’dir, iman edilecek Kur’ân-ı Kerim’dir, okunacak kitap Kur’ân-ı Kerim’dir. Rabbimize çok yalvaralım bu yüce kitabı okuma okutma nimetine şükretmekle muvaffak kılsın bizleri.

Not: Mahmud Efendi Hazretleri, Tembîhât, 9. Tembîh.

[1] Meryem Sûresi, 96.