Efendi Hazretlerimizin Sohbetlerinden: Kulluk Yalnız Allâh’a Yapılır!

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيم

Selamun Aleyküm Mevla’nın dostları! Hepiniz hoş geldiniz, sefa geldiniz. Ne büyük şeydir Mevla’ya dost olmak, ne kötü şeydir Mevla’ya düşman olmak! Cenab-ı Hakk buyurur:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

‘’Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.’’[1]

O ne buyuruyorsa o olur. Onun yaptığı doğrudur. Bu ayette Mevla Teâlâ buyurmuş oluyor ki: ‘’ Kullarım! Sizi Beni bilmeniz ve Bana ibadet etmeniz için yarattım. Benim sizin ibadetinize ihtiyacım yok ama Benden başkasına ibadet edilemeyeceğine göre Bana ibadet etmelisiniz.’’

Bir daha bu günleri bulamayız. Vefat edenler: ‘’Ya Rabbi! Bir kere ‘Lailahe İllallâh’ diyecek kadar bizi dünyaya geri gönder‘’ diyerek yalvarıyorlar, ama ne fayda, nefes bitti, ibadet bitti.

İmam-ı Azam (Rahmetullahi Aleyh) kırk sene yatsının abdesti ile sabah namazını kılmıştır. Bu ilme ibadete ne kadar büyük bir dikkattir ne kadar büyük bir azimettir. Biz de onun mezhebindeniz, onun yolundan gitmeye çalışalım. Bu fırsatı bir daha bulamayız. Hazır Mevla bizi dünyaya getirdi, bunu fırsat bilelim. Bizleri doğrudan cennete veya cehenneme koyabilirdi. Lakin dünyaya uğrattı, burada imtihan ediyor, imtihanı kazanalım. Kazanmazsak çok yanlış etmiş oluruz. Çünkü bir daha yaratılmak yok. Gözümüz görüyor, aklımız işliyor, lisanımız çalışıyor ibadet etmek lazım ölünce fayda yok, yalvarsak da yapamayız.

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتٖينُ  مَٓا اُرٖيدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُرٖيدُ اَنْ يُطْعِمُونِ

‘’Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. Şüphesiz Allâh rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir’’[2]

Mevla Teâlâ ne buyurmuş oldu? Kullarım! Beni bilmeye ve Bana ibadet etmeye çalışırsanız, rızkınızı temin ederim. Siz kendi başınıza rızkınızı temin edemezsiniz. Çünkü rızık gökten yağdırıp yerden bitirmekle olur. Biz gökten yağdırıp yerden bitiremeyiz, bunu ancak O yapar. Ne büyük ne güzel Allâhımız var! Biz ancak ibadet edebiliriz. O yağdırır, O bitirir. Vazifemizi yapalım, ibadet edelim, zikredelim. Birbirimizin yüzünü ak etmeye çalışalım. Şimdi nefs-i emmare çalgılar ister bilmem neler ister. Aman onun sevdiğini yapmayalım. Mevla’nın sevdiğini yapalım.

رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ

‘’Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.’’[3]

Kur’ân-ı Kerim, Allâh’ın dostlarının böyle yalvardığını buyuruyor. Onlar bu sözleriyle bize yol göstermiş oluyorlar. Cenab-ı Hakk bunu bizlere bildirerek ‘’siz de böyle yalvarın’’ buyurmuş oluyor.

Ehli zikre zikri bırakmak çok zordur. Bizi de öyle et Ya Rabbi! Becerttir bize, tut elimizden. Çoluk çocuğumuzu çok hayırlı et. Güzel çalışmak nasip et sonra da hüsnü hatime ihsan et. Bütün milleti bu duaya kat.

İyi olduğunuzun haberini alıyor seviniyorum. Hasta olduğum için ben gelemiyorum böyle demekten de utanıyorum amma Allâh Teâlâ her adımınıza bir hac sevabı ihsan etsin. Efendi babam böyle dua ederdi.

Ya Rabbi! Bizi Sana karşı çok edepli et, bize Seni iyi bilmek nasip et. Sana iyi amel ettir. Ya Rabbi! Tut elimizden biz zayıfız, kayır bizi.

Çok memnun oldum. Allâh-u Teâlâ buraya gelemeyen kardeşlerimize gelmek nasip etsin, onlara hep selam söyleyin.

Not: Mahmud Efendi Hazretleri, Tembîhât, 10. Tembîh.

 

[1] Zâriyât Sûresi, 56.

[2] Zâriyât Sûresi, 57-58.

[3] Âl-i İmrân Sûresi, 8.